OLMAK, ‘OL’UN YARIÇAPI MIDIR
Kasım 28, 2024Daha ilk cümlede bu yazının son cümlesi ne olmalıdır diye düşüneceğim hiç aklıma gelmezdi. Arayacağım. Bu, hayatımın son anından yaşamaya başlamak gibi bir kadere talip olmak olsa da arayacağım. Sanki ben sanki sen sanki o, mühlet verilmiş biz, ertelenmiş siz, kaderlerini yolun yarısında terketmiş onlar... Ölümü, çıtkırıldım bir ah'ın çeperlerine hapsetmiş zamane iğretiliklerine frapan menkıbeler yazan uçsuz kalem... Bana bir virgül atıp, sana nokta koymak... Ne yani hikayemiz burada bitti mi.
Önce kahramanlarını bul, sonra onlar üzerinden bir tarih yaz. Ya da insansız bir tarih yaz ve sonra yasak ağaçtan silkelediğin meyveleri insan diye yerleştir içine.
Düşün ki Ademsin, punduna getirip Havva'yı iteledin cennetin ucundan aşağı. Cennetine döndün, gel keyfim gel seanslarına. Havva düştüğü yerde feminizm festivalleri düzenlemeye başladı. Feminizm var ama Adem yok. Yani günahı var ama günahın ameli ortada yok. Ademsin, cennettesin. Cennet var, Yasak ağaç var, İblis var ama Havva yok. Hadi şimdi otur ve bir insanlık tarihi yaz da göreyim.
Düşün ki Havvasın, cennetin ucunda durdun ve kollarını açıp Ademe gel bana dedin. Adem uçarcasına geldi. Tam sana sarılacakken birden kenara çekildin ve Adem hızını alamayıp cennetten uçtu. Cennetine döndün. Ademsiz aşım ağrısız başım diyerek sefa sürmeye başladın. Adem düştüğü yerde yarı filozofik bir biçimde maçolaştı. Havvasın, cennettesin. Cennet var, Yasak ağaç var, İblis var ama Adem yok. İnsanlık tarihi yazmakta ısrarlı mısın hala.
Yukarıdaki senaryoya göre ne cennet tam ne dünya; ne Adem tam ne de Havva. Yarım tamlık yoklukla eşleşir.
Bu durumda insanın tarihini kim yazacaktır: Elbette İblis.
Ontolojik manada huzurdan kovularak yalnızlaştırılan tek varlık İblis'tir.
Peygamberleri ve peygamberler tarihini yok sayarak yazılan bir insanlık tarihi, insanın vak'alara yapışık bir kadere ve vak'alar karşısında köleleştirilen bir manaya hapsedilmek suretiyle, sanki peygamberlerle ortaya çıkan insanlık müktesebatı ayrı bir evrende yaşanmışçasına yazılan bir tarihtir. Evrim telakkisinin egemenleştirildiği bir dünyada insan sadece bir türdür ve Halife-İnsan hakikati, misyonuyla birlikte anakronik sayılarak mitosun ispatlanamaz seyyaliyetine mahkum edilmiş ve de bu vadide insan edilgenliğe itilerek yalnızlaştırılmıştır. O sadece bir tür, pasif bir suje ve yalnız bir "yığın"dır.
Oysa günah bile yalnız bırakıldığında tevbesini bulamaz. İblis'in başına gelen aynıyla budur. Adamlık, günahına da sahip çıkmaktır. Aidiyetsiz ve kimliksiz günahın tevbesi de kendisi gibidir; adresi ve menzili yoktur.
Modern tarih bize neyi okutuyor. Taş Devri, Yontma Taş Devri, Cilalı Taş Devri; avcıydık, toplayıcıydık, fena halde kıyıcı ve kıllıydık, kuyruğumuz da vardı. İlkeldik. Sonra birden aklımız başımıza geldi, ateşi bulduk, derken tekerleği; şu şu hayvanları da evcilleştirelim dedik, evcilleştirdik vs. vs. vs.
Kuyruğumuzu nerede ve ne zaman bıraktık bilmiyoruz.
Yoksa kuyruğumuz İblis'in elinde mi kaldı.
Yazının başında belirttiğim o son cümleyi galiba bulamayacağım. Neyse bu yazı da son cümlesiz olsun.
Dağınık kalsın. Elbet bir toparlayan bulunur.
Erdal Çakır
30.10.2024
0 comments