KİTABENE DÜŞÜRÜLMÜŞ SON NOTLAR
Temmuz 22, 2025
KİTABENE DÜŞÜRÜLMÜŞ SON NOTLAR
Senden önceye dair bir kitabeden:
Hep sustum,
Kalbime sustum, gözlerime,
Bu dilinin merhemidir diye getirilen bütün kelimelere sustum
Döküldüğüm nehirlerin denizlerine, insana, aşka, ağlayışlarıma
Sustum,
Dünyayı ters yüz edip, boşalttım destanlarımı içimden
Ölmüştüm kiminde; pırıl pırıl bir belirsizliğe saplanıyordu gövdem
Kitaplarımdan sildim kendimi, sorularımın içini temizledim
Mürekkebi çürümüş mana yığınlarının kenarından geçtim usulca
Seni beklediğimi bilmeden, sana sustuğumu
Sana edeceğim bir çift kelama sustuğumu kalü belâ’dan
Sana ödenmiş bir bedel olduğumu bilmeden beklettim suyumu
Hep sustum sana yürünmemiş mesafelerde, adımlarımı geri aldım
Gelecektin, mührünle kazınmayan yerlerimi kırarak
Damlalarını tek tek yararak denizlerimin
Geliyordun okunmuş bir ayet gibi taptaze güneşlerle
Biliyordun asanı vurduğunda kırılacağını suskunluğumun
Hiç konuşmamış bir ağızdan fışkıracağımı, konuşulmamış bir suskuyla
Yerler ve gökler bilir mahşeri göğsümde topladığımı
Ne cehennemler azad ettiğimi gözlerimden
Senin yüreğinden başkasına nasıl haram kılındığımı
Aah benim keşfedilmemiş kuyum,
Güzelliğim,
Adından kalbime düğümler attığım,
Vakit terli, is kokuyor adınla yıkanmayan yalnızlığım
Bir ceylan derisine nakşediyorum geceme dokunan ellerini
Ay raksediyor, kan tutuyorum gördüğüm yüzlerde
Şarkılar söylüyorum çocukluğundan çaldığım seslerle:
Sana geldim, sana geldim
Aynalardan koşarak
Sırrımı yaktım geldim
Sayfalarımdan koparak
Seni müjdeleyen meleklerin dilinden söylediğimdir:
Dünya nöbette
Seni bekliyor yıldızlarını uyutmuş bir sabahın rıhtımında
Mağripte unutulmuş bir güneşi çağırıp kızıllığından
Oyunlar oynayacağım yakamozlara ters ışıklar serpiştirerek
Mecnun budur diyecekler, Kays öldü,
Harfleri mumyalanmış bir şiire gömdüler Kays’ı
Bana biraz seni öğret, Leyla senin sonran mı
Ağustos’ta hangi çölsün, kışın hangi bacanın dumanı
Dünyaya seni almak için geldiğimi bilen var mı; biliyor musun
Sana seninle söylediğimdir:
Şaşkınlıklarımı bertaraf edip sana adandım
Ölümle biledim canımı, kırk boğumdan geçerek
Aldırmam, yolun tenhasına pusu kurmuş bir kadere
Taşı çatlatan bir sabra meydan okuyan suskun hançereyim
Feryadımı taşıyacak bir yeryüzü arıyorum adını sayıklayarak
Sana yağıyorum doğduğun an’ı kuşanmış yağmurlarımla
Dizleri bükük bir ‘haydi’ ile yığılarak kapına
Kalbimin sana söylediğidir:
Seni seviyorum
Erdal Çakır
0 comments