KİTABENE DÜŞÜRÜLMÜŞ SON NOTLAR

  KİTABENE DÜŞÜRÜLMÜŞ SON NOTLAR  Senden önceye dair bir kitabeden: Hep sustum, Kalbime sustum, gözlerime, Bu dilinin merhemidir diye getiri...

 

KİTABENE DÜŞÜRÜLMÜŞ SON NOTLAR 


Senden önceye dair bir kitabeden:


Hep sustum,

Kalbime sustum, gözlerime,

Bu dilinin merhemidir diye getirilen bütün kelimelere sustum

Döküldüğüm nehirlerin denizlerine, insana, aşka, ağlayışlarıma

Sustum,

Dünyayı ters yüz edip, boşalttım destanlarımı içimden

Ölmüştüm kiminde; pırıl pırıl bir belirsizliğe saplanıyordu gövdem

Kitaplarımdan sildim kendimi, sorularımın içini temizledim 

Mürekkebi çürümüş mana yığınlarının kenarından geçtim usulca

Seni beklediğimi bilmeden, sana sustuğumu

Sana edeceğim bir çift kelama sustuğumu kalü belâ’dan

Sana ödenmiş bir bedel olduğumu bilmeden beklettim suyumu

Hep sustum sana yürünmemiş mesafelerde, adımlarımı geri aldım

Gelecektin, mührünle kazınmayan yerlerimi kırarak

Damlalarını tek tek yararak denizlerimin

Geliyordun okunmuş bir ayet gibi taptaze güneşlerle

Biliyordun asanı vurduğunda kırılacağını suskunluğumun

Hiç konuşmamış bir ağızdan fışkıracağımı, konuşulmamış bir suskuyla

Yerler ve gökler bilir mahşeri göğsümde topladığımı

Ne cehennemler azad ettiğimi gözlerimden

Senin yüreğinden başkasına nasıl haram kılındığımı

Aah benim keşfedilmemiş kuyum,

Güzelliğim,

Adından kalbime düğümler attığım,

Vakit terli, is kokuyor adınla yıkanmayan yalnızlığım

Bir ceylan derisine nakşediyorum geceme dokunan ellerini

Ay raksediyor, kan tutuyorum gördüğüm yüzlerde

Şarkılar söylüyorum çocukluğundan çaldığım seslerle:

Sana geldim, sana geldim

Aynalardan koşarak

Sırrımı yaktım geldim

Sayfalarımdan koparak


Seni müjdeleyen meleklerin dilinden söylediğimdir:


Dünya nöbette

Seni bekliyor yıldızlarını uyutmuş bir sabahın rıhtımında

Mağripte unutulmuş bir güneşi çağırıp kızıllığından

Oyunlar oynayacağım yakamozlara ters ışıklar serpiştirerek

Mecnun budur diyecekler, Kays öldü, 

Harfleri mumyalanmış bir şiire gömdüler Kays’ı

Bana biraz seni öğret, Leyla senin sonran mı

Ağustos’ta hangi çölsün, kışın hangi bacanın dumanı

Dünyaya seni almak için geldiğimi bilen var mı; biliyor musun


Sana seninle söylediğimdir:


Şaşkınlıklarımı bertaraf edip sana adandım

Ölümle biledim canımı, kırk boğumdan geçerek

Aldırmam, yolun tenhasına pusu kurmuş bir kadere

Taşı çatlatan bir sabra meydan okuyan suskun hançereyim

Feryadımı taşıyacak bir yeryüzü arıyorum adını sayıklayarak

Sana yağıyorum doğduğun an’ı kuşanmış yağmurlarımla

Dizleri bükük bir ‘haydi’ ile yığılarak kapına


Kalbimin sana söylediğidir:


Seni seviyorum


Erdal Çakır

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

0 comments

Flickr Images